NasilFirma'ya Hoşgeldiniz!

“Avrupa taşımalarında karayolu vazgeçilmez üstünlüğümüz”

Lojistik sektörünün önde gelen isimlerinden Nilgün Keleş, ticaretin ve e-ticaretin her geçen gün hızlandığına dikkat çekerek, “Günümüzün tüketici beklentilerine yanıt verme açısından öncelik hala karayoludur. Bizim birinci pazarımız Avrupa bu kadar yakınken biz karayolundan vazgeçemeyiz” dedi.

“Avrupa taşımalarında karayolu vazgeçilmez üstünlüğümüz”

Sertrans Yönetim Kurulu Başkanı Nilgün Keleş, günümüzde lojistik şirket tanımının çok değiştiğini belirterek” Lojistik firması olmak müşterinin ihtiyaç duyduğu hiçbir yerde bir açık bırakmamaktır. Tedarik zincirinin hepsine hizmet verebiliyorsanız o zaman lojistik firmasısınız. Ve ona tabii ki teknolojiyi, ArGe’yi de ilave etmeniz şart. Sertrans ArGe’de 2017 yılından beri sektöre yön verecek birçok projeye imza attı”dedi. DÜNYA’nın lojistik sektörüne yönelik sorularını yanıtlayan Nilgün Keleş, Sertrans’ın aralarında Mango, Koçtaş, Philips, Renault, LTB Jeans gibi yerelde ve globalde önemli büyüklüklere ulaşmış yüzlerce markaya hizmet verdiğini söyledi.

 80’li yılların sonunda, 1989’da kurulmuş bir firma olarak, o zaman sektörde yeni girişimciler çok fazlaydı. Biz de onlardan bir tanesiydik. Şimdi ben o gün beraber yola çıktığımız ve hatta rekabet ettiğimiz arkadaşlara bakıyorum, 30 tane firma desem, bugüne 3-4 tanesi kaldı. Baktığımız zaman ya satıldılar ya da çeşitli zorluklar içindeler. Aile şirketi olarak biz kaldık o günlerden bugüne. İlk kurulduğumuzda Hakan Bey ile şuna karar vermiştik. Onun ailesi de var, benim ailem de.

Biz ailemizden kimseyle çalışmayacağız dedik. Bu istisnayı da 2-3 kişi harici bozmadık. Dolayısıyla aile şirketi kavramını şirket içinde yarattığımız ortak aile duygusuyla oluşturduk biz. Belki bizi diğer meslektaşlarımızdan ayıran şey işe profesyonel yaklaşmamızdı. Hep kendi performansımızdan başlayarak bütün ekibimizi performans odaklı gördük.

 Hep sağlam adımlarla büyümeyi düşündük. Kazandığımızı kendi özelimize harcamaktansa yüzde 90’ı şirketimize yatırdık. Yüzde onuyla ne yapabiliyorsak onu yaptık. Hala da o ilkeyle devam ediyor şirket. Yakın sürece baktığımızda 2019’dan 2023’e yüzde 100’ün üzerinde büyüdü şirket. Ciro büyüdü evet, ama kârlılığı da belli bir seviyede koruyabildik. Sektör büyük bir karlılık problemi yaşıyor.

Bizim temel yaklaşımımız sürdürülebilir karlı büyümeyi yakalayabilmek. 2024 yıl sonu ciro hedefimiz 120 milyon euro. Geçtiğimiz yılı 100 milyon euro’ya yakın bir rakamla kapattık. 2030’da da ciroyu 250 milyon euro üzerine çıkmış olmayı hedefliyoruz. Şu anda uluslararası nakliye ve kontrat lojistiği hemen hemen dengelemeye geldi. 2025’te eşitlenmesini ve kontrat lojistiğinin öne geçmesini bekliyoruz.

 Dış ticarette genelde kara taşımacılığı kullanıyoruz evet. Sertrans taşımacılık kasları oldukça gelişmiş bir şirkettir. Ayrıca hızlı taşımacılıkta çok farklı bir noktada olan bir firmayız. Örneğin İspanya’ya ürün teslim sürecimizi bazı taşımacılık modellerimizde üç günde tamamlayabiliyoruz. Dolayısıyla hava kargoya gerek kalmıyor. Bazı noktalarda hava kargodan daha hızlı olduğumuzu söyleyebilirim.

Üstelik hava kargonun kara taşımacılığından minimum 6 kat pahalı olduğunu düşünecek olursak, doğru yönetilirse, kara taşıyıcılığı çok daha ekonomik olabiliyor. Bana göre lojistik üstünlüklerimiz açısından bakıldığında, karayolu şu anda Türkiye’nin en büyük avantajı. Bunu kapılarda yaşanılan tüm problemlere, vize sorunlarına rağmen söylüyorum. Türkiye hızlı taşıma konusunda kaslarını güçlendirmeye devam ederse, lojistik pazarındaki payını çok ciddi şekilde artırabilir. Çünkü özelikle Avrupa pazarına çok yakınız. Termin sürelerini çok ciddi oranda kısaltma şansına sahibiz.

Bu da hem lojistiğin hem de ihracat sektörünün rekabet gücünü arttırmamıza katkı sağlayacaktır. Ticaret her geçen gün hızlanıyor. Günümüzün tüketici beklentilerine yanıt verme açısından öncelik hala karayoludur kesinlikle. Bu noktada karayolu Türkiye’nin en büyük şansı. Çünkü bizim birinci pazarımız Avrupa, bu kadar yakınken biz karayolundan vazgeçemeyiz. Sürdürebilirlik konusunda intermodal tarafı elbette kıymetli, ancak ülke olarak bizim birinci önceliğimiz denizdeki gücümüzü de artırmak olmalı.

Biz sadece şirketi büyütmüyoruz, içeride kurumsal yönetim ve kurumsallaşmak adına çok şey yapıyoruz. Çok iyi bir ekip kurduk. Bu noktada en önemli üstünlük alanımız kurumsal yapımız ve iş modelimiz. İkinci üstünlük alanı yatırım yapma kabiliyet ve becerimiz. Şirket olarak depolama gerekse araç yatırımları alanında, yaşanan ekonomik zorluklara rağmen dur demedik. Depolarda 2025 hedefimiz 250 bin metrekarenin üstüne çıkmak. 250 bin metrekare bir lojistik şirketi için çok büyük bir rakam.

2025’te buraya ulaşmış olmakla Sertrans çok önemli bir eşiği aşmış olacak. Üçüncü ve bana göre en kritik nokta hizmet kalitesi. Tabi bizim için başka bazı başarı kriterleri de var. Sadece Türkiye’de başarılı olmak, sürdürülebilir büyümeyi sağlayabilmek için yeterli değil. Avrupa tabii bizim birinci pazarımız. Almanya, Benelüks, İber Yarımadası, İtalya, Kuzey Afrika yani Tunus Fas bizim hizmet coğrafyamız. Fakat her zaman Türki Cumhuriyetleri’ni bir fırsat olarak görüyoruz biz.

 Ticaret artık doğuya doğru büyüyecek. Batıda ticaret hacimleri her geçen gün biraz daha yavaşlayacak. Şu anda yükselen değer doğu. Dolayısıyla bir noktadan sonra bizim gözümüzü de doğuya çevirmemiz gerektiğini 7-8 yıldır konuşuyoruz şirket çatısı altında. Şimdi üretim doğuda, tüketim de doğuda olma yolunda. Hindistan’a, Çin’e, Uzakdoğu’ya baktığınız zaman buradaki ülkeler zenginleşiyorlar.

Dolayısıyla o altyapı kendiliğinden gelecek. Yeni ipek yollarına, yeni geçiş yollarına daha fazla ihtiyaç olacak. Dolayısıyla yeni ticaret yollarıyla ilgili çeşitli engellemeler ortaya koyulmaya çalışılsa da su akacak yolunu bulacak. O yüzden büyük bir engel görmüyorum ortada. Türkiye bu koridorlardan yeterince pay almalı. Bugün hangi işe bakarsanız bakın her şeyin temeli iyi ilişki. Yani müşteriyle de öyle, iş ortağınızla da öyle. Türkiye iyi komşuluk ilişkileriyle ticari ittifakların içerisinde maksimum faydayı yaratabilmeli.

Burada konjonktürel bir avantajı var Türkiye’nin. Bir tarafta Rusya-Ukrayna savaşı, diğer yanda Kızıldeniz’de yaşanan durum herkesin malumu. Bu bölgede bu gerginliklerin de çok kısa vadede çözülmeyeceği ortadadır. Dolayısıyla Avrupa için aslında üçüncü bir alternatif güzergahın değişmesi kaçınılmaz bir gerçek. Türkiye hakikaten bir lojistik üs haline gelebilir Avrupa’ya yakın konumu nedeniyle.

 Şirket olarak müşterimizin ithalat taşıması, ihracat taşıması, gümrüklü depolaması, gümrüksüz depolaması, serbest depolaması dahil her türlü hizmetini veriyoruz. Bir de tabi e-ticaret lojistiği tarafı var. O tarafa ayrı bir parantez açmak gerekir zira e-ticaret ticaretin kendisi oldu artık. Kontrat lojistiği dediğimiz şey adı üstünde belli bir kontrat altına alınmış ve uzun süreli ticari ilişki odaklı bir iş modeli. Bu alanda dünyada veya Avrupa’da, bize en yakın coğrafyalarda 7-10 yıla kadar çıkıyor sözleşme dönemi.

Bir müşterinizle bir sözleşme imzaladığınız zaman eğer 5 yılsa bile herkes birbirine biraz şüpheyle bakar. Ama 7-10 yıl normal bir süre. Türkiye’de bu süre 3 yıl. Siz 3 yıllık kontrat yapıyorsanız kendinizi tebrik ediyorsunuz. Ama bu süreleri artık uzatmak ve dünya ortalamalarına çıkartmak durumundayız. Çünkü şöyle bir şey, müşterinin depolama hizmetini almak kızını almaktan daha zor bir iş. Yani nasıl bir baba kızını gelin verirken kılı kırık yarar, bizim iş ona benziyor.

Bu süreci atlattıktan sonra kurulan ilişkinin uzun süreli ve kalıcı olamasın beklenir. Bu süreçte müşterileriniz sadece ürünlerini size teslim etmiyor. Ticaretini ve karlılığını da size emanet ediyor. Birçok sırrını da vermiş oluyor. Dolayısıyla bu alanda güvenilirlik ve operasyonel kabiliyetlerin gerçek anlamda üst seviyede olması önemli. Müşterinizin bir beklentisi var ve bu beklentiyi mutlaka ama mutlaka karşılamak durumundasınız.

Dünya Gazetesi

BU KONUYU SOSYAL MEDYA HESAPLARINDA PAYLAŞ
ZİYARETÇİ YORUMLARI

Henüz yorum yapılmamış. İlk yorumu aşağıdaki form aracılığıyla siz yapabilirsiniz.

BİR YORUM YAZ